ANASAYFA » SANAT VE » PSIKEART DERGISI 121484 » AYSENIN DIYEMEDIKLERI

AYŞE'NİN DİYEMEDİKLERİ



Aylardan sonra bikaç gün izinli çıkıp  amcaoğlunun evine geldiğinde, banyo yaparken  fark ediyor yengesi  karnını. "Yoksa hamile misin kız" diye takılıyor. Kızın endişeli bakışlarından şüphe ediyor, içine bir kurt düşüyor ve doktora götürüyor. Çok geçmiyor kızcağız doğum yapıyor.
 

Onaltı  yaşında var yok. Babası  öldüğünde  dört  yaşındaymış. Bir ablası ve küçük erkek kardeşi varmış. Köyde büyük aile olarak yaşıyorlarmış, babası ve amcası karıları ve çocuklarıyla aynı evdeymiş. Babası öldükten sonra amca çocukları anneye vermemiş, sekiz  çocuğuyla beraber büyütmüş. Oralarda çocuk  erkeğin malı olduğundan baba ölse de mirası erkek kardeşine kalacağından bırakılmazmış. Anne evlenmezse kalabilirmiş, ama amcanın karısı evde dul bir kadın istememiş. Kocası başında yokken genç kadın,  Allah etmiye, namusuna bir laf olur , olmadı evde başka erkek...tövbe tövbe ... kocası da az değilmiş hani... ceket atsa hamile bırakıyormuş,  dolu tüfek gibiymiş  adam.  Sekiz çocuk doğurmuş. Kocasının ne erkek olduğunu böylelikle kendine tekrar ediyormuş, erkektir canı çeker sonra diyerek kocasını aklıyormuş. Oralarda kadınlar da erkeklere her bişeyi hak görür , eksik olmadıkları illüzyonu üzerinden paye verirmiş,  tabi en mazluma saldırmak  daha kolaymış. İyisi mi bu gelini everip evden uzaklaştırmalıymış. Çocukları diğer çocukların arasında kaynar gidermiş.
 

Koca ölünce kadın da ölürmüş bir bakıma, hiç değilse statü açısından , toplum içinde yer alma açısından.  Kocasıyla beraber mezara konmuyorsa da artık tedavülden kalkarmış. Varlık nedeni, birinin karısı olmakmış. Baba evine gitse olmaz, bir kez evden çıkmış, satılmış ürün değeri düşmüştür. Kullanılmış mal herkese bela. Kaynının yanında sığıntı , çocukları için dursa, elti rahat bırakmaz... kocaya gitse çocuklar burada kalacak...bir isteyeni olunca anne evlenmiş, yeni bir hayata yürümüş.... alttaki kuru yapraklar hışırdadıkça nasıl rahat yürüyecektir o ayrı konu.
 

Annesi evden gittikten sonra, öykünün sessiz kahramanı hadi adına Ayşe diyelim, iyice içine kapanmış. Babasının  kaybından sonra şimdi anneyi de kaybetmiş. Üstelik amca artık elin karısı olan annesine çocukları göstermiyormuş da. Çocukları  varken niye evlenmişmiş, anne dediğin çocuklarının başında dururmuş. Soyadı değişmiş kadın çocukların anası olur muymuş... karısı onlara da bakarmış...
 

Karısı  onbir çocukla uğraşırken, bir yandan muhtar seçilmesinin verdiği güvenle de amca erkekliğini bir daha göstermek istemiş. Kocası  şehirde çalışan köyün güzeline vurulmuş. Gününü gün etmeye başlamış. İnsanlar biliyormuş da bilmezden geliyormuş. Biraz delice bir adammış amca, içmeyi severmiş, arada silahını atar köye kendini fark ettirirmiş, lafını da yumruğunu da esirgemezmiş. Zaten bu cesur, otoriter tavrı sayesinde muhtar seçilmiş. Eve şehirden gelen oldu mu yedirir içirirmiş. Akşam da yavuklusunun yanında sabahlarmış. Karısı durumu görüp dertlenince , eee sen de kadın olaydın tutaydın kocanı dermiş.  "Pasaklısın işte , kokuyosun" . Bazen da gönlünü almaya çalışır , sen evimin  gülüsün o kadına bakma elimin kiri dermiş. Karısını bunun geçici bir cinsel arzu olduğuna ikna eder, karısı da kendini sevdiği için,  o kadının geçici olduğuna inandığı yada inanmak istediği  için göz yumarmış. Asıl kadın kendiymiş nasılsa, çocuklarının anası oymuş. Çayına şeker atıp karıştıran oymuş. Amcaya çay gelince karısı şeker atıp karıştırırmış, böyle yapılmazsa çayını içmezmiş. Kadın dediğin her işini görmeliymiş, erkek adam çayına kendi şeker atmazmış. Tabi bu görev karısına aitmiş, ki bu görevi yapan biricik kişiymiş. Değerini bilsinmiş.
 

İlk çocuğu, delikanlı oğlunu everdikten sonra oğlan şehre göç etmek istemiş. Taşımışlar oğlanı şehre. Bir  seneye kalmadan aslan gibi bir torun vermiş gelin, erkek.  Böylelikle gelin yerini garantilemiş. Tabi erkek adamın erkek torunu olur. Oğlan şehirde yalnız kalmasın,  karısı da çalışır, şu sessiz Ayşe'yi göndermeli oraya çocuğa baksın. Yıllardır kardeşinin yadigarı diye bakmış onlara işte, evde doğru düzgün iş de tutmazmış zaten , gidip bi işe yarasınmış. Çocuklar karı koca çalışır bir varlık edinirler, ev bark alırlarmış. Ancak amcaoğlunun erkek doğuran karısı çocuğa kendi bakacağını söyleyip bu sessiz ,beceriksiz , kızı aylıkçı bir işe koydurmuş. Niye kendi elin işini yapıp çocuğuna bu pısırık kız bakacakmış, hem de onun karnını doyuracakmış. O aylıkçı çalışır parayı da abisi alırmış. Bir yıl boyunca Ayşe'den ses gelmemiş sadece parası gelmiş. Yıllardır varlığı yokluğu bir olan Ayşe , sayesinde eve gelen para kadarmış.
 

Oğlan biraz palazlanınca ikinci  oğlanı da evlendirip şehre salmışlar. Kardeşler beraber yaşayıp para biriktirmeye başlamışlar. Kirasını Ayşe'nin ödediği evde oturup, borçlara girip ev dizmişler. Ayşe kimin evindedir , hali nedir merak etmezler, nasılsa her ay parası gelir o da sessiz sedasız yaşayıp gidermiş. Köyde sofrada herkesten sonra kalan yemekleri yiyen, bana da bir kaşık versenize diyemeyen Ayşe , parasının da hesabını soramazmış. Biraz safmış. Belki bakımsızlıktan, belki sevgisizlikten, belki uyaran eksikliğinden,  belki yaratılıştan biraz aklı gerideymiş. Ağzına vur lokmasını al biriymiş.


Lakin Ayşe'nin sessizliği uzun sürmemiş, gerçi kendisi yine ses edememiş ama durumu çok ses getirmiş. Bakkalın çırağı arada bir çalıştığı eve gidip severmiş Ayşe'yi. Yıllar sonra ilk defa biri ona dokunmuş , güzel sözler söylemiş, onun varlığını görmüş. Bir süre sonra da gelmez  olmuş, duymuş ki memleketine dönmüş. Sessiz sessiz içine akıtmış gözyaşlarını Ayşe. Karnındaki çocuk fark edilince Ayşe'nin ne çıyanlığı, ne orospuluğu, ne nankörlüğü kalmış. Başlarına bela açmış, ailenin namusunu iki paralık etmiş. Bu bozuk ürün bütün aile için yok edilmesi gereken bir araz olmuş. Kadının namusu ailenin ürün kalitesiymiş adeta. Evlenecek yaşta kızları varmış, bir duyulursa o kızların da namusuna gölge düşermiş. Namusuna helal gelen bir kız, ailenin güvenirliğini zedeler , diğer kızların da pazar değerini düşürebilirmiş. 


Doğan çocuğu apar topar yurda vermeliymişler. Araya giren, babayı bulalım başka bir çözüm düşünelim, çocuğa yazık etmeyelim  diyen  bikaç akrabanın sözüne kıymet vermemişler. Bu ayıbı hemen kapatmak gerekirmiş. Kendi hakkında verilen kararların hiç birine müdahil olamayan Ayşe, sadece "bebeğim bebeğim" diyip ağlayabilmiş. Bebek yurda, Ayşe üç çocuklu elli yaşında bir dula verilmiş. Aylık gelir düşecekmiş, başlık olsa iyiymiş ama bu bozuk mal elde kalacağına apar topar birine verilmeliymiş.
 

Şehre ilk gelen amcaoğlunun başka çocuğu olmamış. İki düşükten sonra tek çocukla kalmayı kabul etmişler, nasılsa oğulları varmış. El bebek gül bebek büyütülmüş, bir dediği iki edilmeden. Çocuğun çükü koparanın elinde kalıyormuş...Sonradan şehre gelen erkek kardeş bayağı varlık edinmiş. Yürü ya kulum demiş Allah. O dönemin iktidarının ayak işlerini yapmaya başlayarak bahtını döndürmüş. Gerektiğinde eğilip bükülerek, gerektiğinde göz korkutarak arsalar almış , arsalar satmış. Allah'a çok şükür o köydeki hallerinden eser kalmamış, üç dairesi, koleje giden iki çocuğu varmış. Gül gibi geçiniyorlarmış. Babaları pek mesutmuş, oğullarından pek memnun. Kızları da yerlerine yerleştirmiş. Kardeşinin çocuklarını da evermiş. Daha ne olsun. Artık yazları köyde kışları büyükşehirde yaşar gidermiş. Arada bir de hovardalık edermiş. Eskiden ne hızlı olmakla şimdi tahtı oğullarına bırakmakla övünürmüş.
 

Bu yıllar içinde Ayşe'yi ablasından gayrı gören olmamış, kimsenin merak ettiği de yokmuş. Yurttaki çocuk ne halde o da merak konusu olmamış. Nasılsa amca bütün kızlarını evlendirmiş, namusa helal gelmeden , oğulları işini tutmuş.  Küçük oğlan pek cevval çıkmış, gitmiş iktidar partisine üye olmuş. Seçim kampanyasında çalışmış, eee bal tutan parmağını yalarmış , işler takır takır gelmeye başlamış. Yok başkasının arsasını usulsüzce alıp satarmış ah ne gam şimdi zaman böyle . Bir iki laf edecek olan köylüleriyle de görüşmez olmuşlar. Yok bizim köyden bu  partiye oy verilmez sen onların uşaklığını yapıyorsun ayıp demişler. Kıskanıyorlarmış işte, akıllılık edip onlar da çalışsalarmış. "Bizim alnımız ak, devir böyle , insanlar da saf olmasınlar ne yapalım" deyip hiç bir huzursuzluk çekmeden yaşayıp gidiyorlarmış. Yok uyuşturucu pazarına da dahil oluyormuş oğlu." Eee içmesinler uyuşturucuyu , isteyen varki satan var. Zorla mı veriyorlar. Suç olsaydı tutarlardı, ceza verirlerdi herhalde . Bazı kapıları açmasını bileceksin." Velhasıl  güç sahibi olmak için , para sahibi olmak için her yol mübahmış. Erkek adam işini bilirmiş.
 

Oğullarına devrettiği hovardalıkla övündüğü gibi, torununa da içki içmesini öğretmesiyle böbürlenirmiş. "Rakını böyle koyacaksın , çayına şekeri kendin atmayacaksın,  erkek adama yakışmaz , kadınlar ne güne duruyor, şimdi anan atar yarın karın".  İstediğini yapın çocuğun, sinirlendirmeyin diye de karışırmış. Gelin bu durumdan rahatsız olsa da kayınpeder yanında boynu kıldan inceymiş. Erkek  dediğin sinirlenecek tabi, ağlasın mı karı gibi diyerek öfkeli torununa arka çıkarmış bir de. " Tek çocuk şımaracak biraz tabi. Askere gidince uslanır. " Derken askerlik çağı gelmiş. Okulu devam ettiremeyince askere gitmek şart olmuş. Gidip tam erkek ol gel demişler, çayına şekerini kendi atamayan çocuğa.
 

Bütün bu yıllar içinde Ayşe'nin çocuğu ne olmuş bilen yok , yaşıyor mu , birine evlatlık mı verildi bilen yok. Ayşe 'yi gören de yok. Derler ki bir daha çocuğu olmamış, kocasının üç çocuğunu büyütmüş, sessiz sedasız yaşar gidermiş.
 

Ailenin en kalabalık olduğu zamanda Ayşe de görünmüş yıllar sonra ilk defa ... Askerden dönen yeğenin cenaze töreninde... Erkek dedenin erkek torunun cenazesinde... Bir evin bir oğlu askerden gelirken kaza geçirip öldü denirmiş. Gerçeğin ne olduğunu Ayşe' ye ablası fısıldamış.  Oğlan asker dönüşü yine uyuşturucu içmiş ,  yüksek dozdan ölmüş. Cenazeye gelenler de bilirmiş bunu da bilmezden gelirlermiş. Bir tanecik erkek evlat , bir tanecik erkek torun , paşam diye sevilen çocuk bonzainin kucağında can vermiş. Ayşe  kendisine bakmak için köyden geldiği , kaderini değiştiren bu çocuğun cenazesinde kim bilir neye ağlar... Doğumuyla kendine felaket olmasına mı , hiç görmediği yavrusuna mı, anasız babasız geçen çocukluğuna mı , çocuksuz geçen erişkinliğine mi, dünyaya bir ses edemeyişine mi, çevresinde bu kadar erkek olup ta hiç erkek olmayışına mı, erkeklerin dünyasında erkeklerin kurallarının onu ezip geçmesine mi? Tanıdığı hiçbir erkekten hayır görmemiştir. Bir babası vardır ölümüyle hayatını değiştiren, karartan... Bir yeğen vardır doğumuyla hayatını değiştiren, karartan... Amca ve amcaoğulları bütün bu kararlarda baş aktör olan...Kocası mı ? Kimseye konuşmazki Ayşe bilelim.
 
 



**Psikeart Dergisi "erkeklik " sayısında yayınlanmıştır.